Betül Mardin 1 Aralık 1927’de İstanbul’da doğdu. Kökleri Hz. Muhammed’in torunu Hüseyin’e kadar gittiği iddia edilen bir Osmanlı ailesi olan Mardin ailenin ikinci çocuğu. Bulunduğu ortamda birçok farkı dil konuşulduğu için dört yaşına kadar konuşamadı. Babası Mısır’da İş Bankası müdürüydü. Son kuşak dışında hep kanun adamı, devlet yöneticisi çıkarmış bir aile olan Mardinizâde’lerden, birçok paşa ve bakan çıkmıştır. Çocukluğunun geçtiği Sarıyer’deki Kocataş yalısında edebiyat dünyasının birçok ünlüsüyle tanışma fırsatı oldu. Atatürk de bu yalıya gelenler arasındaydı. İkinci Dünya Savaşı’na tanık olan gençlik yıllarında, ailesinin erkekleri üniversiteye gitmesini engellediler. Yatılı olarak okuduğu Arnavutköy Kız Kolej’inde arkeolojiden sosyal bilimlere kadar üniversite düzeyinde bir eğitim gördü. Aynı zamanda BBC Televizyon kursu mezunudur. Altı ay Londra’da televizyon yapımcılığı eğitimi gördü. 1968 yılında çalışmaya başladığı Halka ilişkiler alanında ulusal ve uluslararası birçok ödül aldı. Halkla ilişkilerin Oscar’ı sayılan Atlas ödülüne layık görüldü. 1995 yılında Uluslararası Halka İlişkiler Derneği’nin başkanlığına kadar yükseldi. 1998 yılında Eskişehir Üniversitesi kendisine fahri doktor unvanı verdi. İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler bölümü öğretim üyesidir. İlk eşi Akgün Ustalar’dan bir kızı, ikinci eşi Haldun Dormen’den bir oğlu vardır.
Buraya kadar okuduğunuz yalıda başlayan ve başarılar ile hayatını dolduran Betül Mardin aslında zor bir çocukluk dönemi geçirmiş. Bir röportajından alıntı yaparak devam ediyorum…
Çocuk ve kadın istismarı denilince aklınıza ne geliyor?
Çok kötü… Her yaşta kadına da çocuğa da istismar uygulanıyor. Kırk yaşındaki bir kadını ortağı istismar edebilir. İstismar kelimesi çok önemli. Yalan söylemek kadar yaygın. İstismar insanların birbirlerini sevip sevmediğinin ölçüsüdür aslında. Ülkemizde her insan bunu yaşıyor. Fakat kadınlara ve çocuklara daha çok uygulanıyor. Çünkü onlar daha güçsüz.
Siz ilk defa ne zaman karşılaştınız?
Ben kendi yaşamımda gördüm. Hem de çok acı bir biçimde. Sakat doğdum. En çok rahatsızlığım yüzünden psikolojik istismar gördüm. Benimle alay ediyorlardı. Dört yaşıma kadar konuşamadım. Konuşmaya başladığımda kekeliyordum. Aile içinde konuşamadığım için alay ederlerdi. Fiziksel istismara da uğradım. İsviçreli dadım vardı. Konuşamadığım için beni çok döverdi. Sürekli kafama vururdu. Yediğim dayaklar beynimin merkezinde hasar bırakmış, yıllar sonra öğrendim.
Bundan kimsenin haberi yok muydu?
Kahvaltı ettiğimiz yerde büyük bir koridor vardı. Yalıda üst kattan inilir selamlaştıktan sonra diğer odalar geçilirdi. Yengem kahvaltı esnasında önümüzden geçerken dadımın beni dövdüğünü görmüş. Ölümünden önce bana ‘’seni çok döverlerdi’’ dedi. Ben bunu duyunca adeta şok geçirdim, ağzım açık kaldı.
Siz ne dediniz?
Yengeme dedim ki ‘’iki adım atsan orada babamın odasına giderdin.’’ ‘’Dedikodu olur diye gitmedim’’ dedi. Dedikodu uğruna başıma neler geldi anlayacağınız. Sonra sık sık düşmeye başladım. Neden olduğunu anlamıyordum. İngiltere’de bir doktora gittim. Doktor kötü bir haber verir gibi kapıları kapatıp bana ‘’seni dövdüler mi?’’ diye sordu. Başımı salladım. Beynimde bir merkez hasar görmüş. ‘’Yürürken çevrendeki nesnelere dikkat edemezsin sen’’ dedi. Meğerse ondan çok kaza geçiriyormuşum. Ondan sonra bastonla yürümeye başladım. Hala düşüyorum, ama hiç üzülmüyorum çünkü bunların hepsi beni ben yaptı.
Annenizin veya babanızın haberi var mıydı bu olanlardan?
Hayır. O devrin babaları bugünkü gibi değillerdi. Babam ‘’nasılsın?’’ diye sormadan ağzımı açmazdım. ‘’iyiyim’’ derdim. Şikâyet etmek çok ayıp bir şeydi.
Daha sonra ailenize anlatma fırsatınız oldu mu?
Annemle değil, babamla konuştum. O bana ‘’ben senin nasıl büyüdüğünü fark etmedim, bir de baktık büyümüşsün’’ dedi.
Çocuklu, evlilik, iş yaşamı en çok hangisinde istismara uğradınız?
Çocukken… Çalışma hayatında karşılaşmadım. Kendi prensipleriniz olduğunda sorun olmuyor. Benim bir erkeksi tarafım vardır. O yüzden iş hayatında hiç ayrımcılığa uğramadım. Evlilik yaşamında ise daha çok çektim. Birinci kocam kendi başına gezmek eğlenmek isterdi. İkinci kocam zaten hiç yoktu çünkü tiyatrocuydu. Zaten o yüzden boşandım. Bekarlıkta çok mesudum. 58 yıldır özgür bir hayat yaşıyorum.
Geçmişte ne görüyorsunuz?
Ben çok iyi başa çıkabilmişim her şeyle. Keşke hiç demedim. Çok şükür. Gözü kara biriydim. Üç S’yi yasak koydum kendime. Siyaset, sigara ve siyah. Çok da memnunum.
İlk ne zaman ipleri elinize aldınız?
15 yaşında. Ablam veremden ölmüştü. Yalından Teşvikiye’deki evimize geldik. Babam iş nedeniyle Mısır’da bulunuyordu. Biz biraz daha ayaklarımızın üzerinde başlamıştık. Çok çalışkandım. Ablam ölünce babam korkudan beni okula göndermek istemedi. Liseyi zar zor bitirdim. Bu defa üniversiteye gitmemi istemedi.
O neden?
Erkek kız karışık olduğu için. Şimdi ise 49 yıldır üniversitede ders veriyorum. Babama yazdığım bir mektupta ‘’Üniversiteye göndermedin ama ben artık üniversitede ders veriyorum, yanımda erkekler oturmuyor karşımda oturuyorlar’’ dedim.
Yaşadıklarınız hatırlarken üzüntü duymuyor musunuz?
Bana ne onlar düşünsün. Her gün bir olay oluyordu. Bir odadan içeri giriyordum ‘’gel topal gel’’ diye çağırıyorlardı beni. Kalabalık ailede büyüdüm. 12 tane kuzen aynı konakta oturuyorduk. Ellerinden kurtulmak mümkün değildi. Onların kız veya erkek arkadaşları olurdu. Ben de bir tarafta kekemeyim güzel de değilim deyip susup otururdum. O zaman da ‘’naber kekeme konuşmuyorsun bugün’’ derlerdi.
Bütün bunlara ilk ne zaman ‘’yeter’’ dediniz?
Yine evde benimle ilgili benzer şeyler yaşanıyordu. 14 yaşlarında çınar ağacının arkasına geçip ağlamaya başladım. O an yemin ettim ve ‘’ bütün bunlardan kurtulacağım’’ dedim. Kendi kendime bazı şeylerin kararını almam gerektiğini anladım. Açıkçası öldüklerinde de üzülmedim ve cenazelerine katılmadım.
Affettiniz mi?
Affetmedim ama onları unuttum.
Aile baskısından kurtulmak için mi evlendiniz?
Hayır. Ben iki kocamı da çok severek evlendim. Ayaklarımın üstünde duran biriydim. Daha sonra bugünkü Betül Mardin ortaya çıktı.
Yaşadığınız tecrübelerden yola çıkarak kadınlara ne öneriyorsunuz?
(Yardımcısını kastederek) Hanımefendi otuz sekiz yıldır benimle birlikte çalışıyor. Kadın düçar vaziyette kaldığında para kazanabilecek bir mesleği olmalı. Yardımcıma hiçbir şey olmaz çünkü çok iyi bir aşçı. Ben de aklım yerinde oldukça her zaman iş bulabilirim. Kadın ve çocuk istismarının önüne geçmenin tek yolu kadının kendisine saygı duyulmasını sağlamak. Kadınlar erkeklerle çok yüz göz oluyorlar. Bir adamın bir kadını dövmesi için aradaki saygının bitmesi gerekir.
Betül Mardin’in yaşamı her şeyin görünenden çok başka olduğunu ispatlar türden. 14 yaşında kendine verdiği sözü hiç unutmamış, içindeki gücü hep hissetmiş ve tüm olumsuzluklara rağmen başarılı bir iş kadını çıkartmış ortaya. Röportajında da bahsettiği gibi, bir kadın olarak kendisine saygı duyulmasını sağlamış. Çalışkanlığı, enerjisi, hayat ışığı, naifliği, gücü hepimize örnek olmalı.