Sevimli, şımarık, çekici, çocuksu ve zarif bir kadın düşünün! Yeryüzüne inmiş bir melek kadarda yardımsever…
Dünyayı kendine hayran bırakan Audrey, 4 Mayıs 1929’da Belçika’nın Brüksel Bölgesi’nde dünyaya gelmiş. Babası İngiliz bir bankacı, annesi Hollandalı bir baronesmiş. Baba iş gezileri nedeniyle genelde evde olmuyormuş, evde olduğu zamanlarda da annesiyle sık tartışırmış. Audrey 6 yaşına geldiğinde baba aileyi tamamen terk etmiş bu nedenle babasını bir daha hiç görememiştir.
İlerleyen yıllara rağmen babasının onları terk edişini hiçbir zaman atlatamadığını belirtmiştir. Çocukluğuna ait tek travması bu değilmiş. 10 yaşına geldiğinde annesi başka bir adamla evlenmiş, 1. Ve 2. Dünya Savaşı nedeniyle Hollanda’ya yerleşmek zorunda kalmışlardır. Savaş dönemlerinde oldukça zor günler geçiren aile etrafta buldukları bitkilerle beslenmeye çalışmış. Yetersiz beslenme sebebiyle sarılık ve astım gibi hastalıklara yakalanmış. Zor bir çocukluk geçiren Audrey, Nazi Almanya’sının vahşetlerine tanıklık etmiş ve bu durum ona derin izlere sebep olmuştur.
Sinemaya olan ilgisi çocukluğunda başlamış. Oyuncu olmak isteyen Audrey, savaşın bitmesiyle birlikte Londra’ya yerleşmiş ve bale okuluna yazılmıştır. Modellik de yapan Audrey, oyuncu olabilmek için çok kapı çalmış ve sonunda küçük rollerle sinema dünyasına girmeyi başarmış. İlk filmi 1948 yılında Dutch in Seven Lessons olmuştur. Hostes rolüyle yer almıştır bu filmde. İlk gerçek rolünü ise Linda Farell karakterine hayat verdiği 1951 yapımı Monter Carlo Baby’de üstlenmiştir. En parlak çıkışını Roman Holiday ile yapmıştır. Bu filmdeki başarısı ile En İyi Kadın Oyuncu Akademi Ödülü kazanmış ve dünya çapında tanınmıştır.
Audrey, İngilizce, İtalyanca, Fransızca, Almanca ve İspanyolca olmak üzere 5 dili akıcı şekilde konuşabiliyormuş. Kendisini hep güzel bulan Audrey tarzı sayesinde ‘’Audrey Look’’ denilen bir stil akımı başlatmış öte yanda 40 numara olan ayaklarını hiçbir zaman sevmemiş.
İlişkileri ile sürekli gündemde kalan güzel kadın, aşkta hep kaybetmiş. Sayısız insanın hayran olduğu kadın ilişkilerinde aradığını hiç bulamamış. Belki de babasının onları bırakması ve bir daha hiç aramaması buna sebep olmuş. İki evlilik yapmış ve ilk evliliğinden iki tane oğlu olmuştur. Audrey aslında çok çocuk sahibi olmak istemiş iki oğlunun haricinde dört kez daha hamile kalmış fakat düşük yapmıştır.
Savaş yıllarını hiçbir zaman unutmayan Audrey ikinci bir kariyere imza atıp, UNICEF iyi niyet elçisi olarak hayatının son beş yılını diğerlerinin yaşamını kurtarmaya adamıştır. Dünyanın neresinde olursa olsun yardıma ihtiyacı olan insanların yanına gitmiş onların yaralarını sararken belki de kendisi ve geçmişini iyileştirmiştir.
64 yaşında kolon kanserinden hayatını kaybeden güzel oyuncu hala dünya kadınlarına ilham vermeye devam ediyor. Onu bu kadar özel kılan aynadaki güzelliğinin yanı sıra derinliği. Yaşadığı kötü anılarını tatlı bir lezzete dönüştürebilmiş cesur ve güçlü bir kadın. Çevresi ondan; ‘naif görünüşüne rağmen çelik gibidir’’ diye bahsediyormuş. Şöhretin büyüsüne hiç kapılmamış mütevaziliği hiç bırakmamıştır.
Audrey Hepburn’a ait birkaç ilham verecek söz ile yazıyı sonlandırmak istiyorum
Pembeyi seviyorum. Kahkaha atmanın en güçlü kalori yakıcı olduğuna inanıyorum. Öpüşmek de öyle. Her şey raydan çıkmışken güçlü olmanın erdemiyse paha biçilemez. Mutlu kadınların en güzel kadınlar olduklarına inanıyorum. Yarının başka bir gün olduğuna ve mucizelere inanıyorum.
Hayattaki en önemli şey hayatın keyfini sürebilmek. Gerisi boş ve anlamsız.
Ancak yaş aldıkça iki ele sahip olduğunuzun farkına varıyorsunuz. Biriyle kendinize yardımcı oluyorsunuz, diğeriyle başkalarına.
Sesini iyi ayarla! Neden değiştiresin ki? Kavga esnasında yükseltince daha mı haklı oluyorsun? Herkesin bir yaratılış sesi var kendini tanı ve mutlu ol.
Sık sık yalnız kalmalıyım. Cumartesi gecesinden pazartesi sabahına kadar evimde tek başıma gayet mutlu olabilirim. Bu yalnızlık belki de benim uzun yol için en iyi yakıtım.