-Hadi Dionysos, bırak artık şu şarap kadehini!
-Ah Hades, yerin altındaki ölüler ile işin bitti de şarabıma mı takıldın?
-Kime takılmalıyım?
– Afrodit üzerine bir şeyler giyer misin tatlım, sürekli çıplak gezmekten sıkılmış olmalısın…
– Hades hükmetme konusunu biraz abartmadın mı, ben Tanrıçaların en güzeliyim… Dilediğim gibi gezerim.
-Zeus sen bizim babamızsın lütfen şuna haddini bildir.
– Gücümden insanların da şüphesi yok zaten fakat şu an yağmur mu yağdırsam kar mı kararsızım. Çözüp geleceğim yanınıza.
-Hera! Gel Heracığım…
– Geldim geldim, evlenenler kadınlar, doğumlar derken şu sıra öyle yoğunum ki!
Doğumlar değil de evlilikleri korumaya çalışmak beni çok yoruyor. Sürekli bir sorumluluk hali, en zor yük benim üzerimde.
– Evet! Ne yağmur ne kar, biraz fırtına çıkarttım canım öyle istedi.
– İlahi Zeus, alemsin!
-İlahi mi? Eros iyi misin?
– Değilim, aşk hayatları çok kötü gidiyor… Resmen bir şey yapamıyorum.
– Şehvet, tutku?
– O içgüdüsel gelişiyor, insanoğlu üremeyi de çok seviyor ama ben aşk peşindeyim Zeus. Fakat Ok’ um köreldi galiba. Beceremiyorum.
-Hermes sana yardımcı olabilir.
– Yok istemem onun kurnazlığı ile aşk çok tezat. Bak Athena ile Ares yine kavga ediyorlar.
– Bilge Athena! Sanat ruhlu Athena! Savaşçı ruhlu Ares! Hadi! Bırakın gürültüyü.
-Zeus şu Poseidon ile ilgilenir misin?
Denizler müsilaj ile doldu. Depremler çoğaldı.
-Hey hey! İşime karışmayı bırakın. Denizleri gökyüzüne kadar yükseltir sular altında bırakırım her yeri!
– Poseidoncuğum gerginliğe gerek var mı?
-İsmimi düzgün söyle Dionysos!
– Tamam tamam şarabı çok kaçırdım demek ki…
– Ah hiçbir şeyin bereketi kalmadı!
– Sorma Demeter, avcılıkta iyi gitmiyor.
-Sence neden böyle oldu Artemis?
– Biz yine gördük göreceğimiz kadarını, bu çocuklar ne gün görecek…
– Anlamadım, ne saçmalıyorsun Artemis!
– Köprüde trafik var mıydı yavrum?
-Ohoooo!
Ra, Mut, Osiris, Hathor! Ay kim varsa gelsin belki siz anlarsınız Artemisin halinden!
– Benim ismim Mut, manası “anne” anayım ben anlarım!
– Arabesk çıktı bu da çağırmasa mıydım acaba onları.
-Merve! Merveeee!
– Bağırma Demeter buradayım zaten. Eee Tanrılar, Tanrıçalar ne dertlisiniz böyle! Elinize miğfer ok, değnek asa almakla olmuyormuş değil mi?
Eroscuğum sen hiç gözüme gözükme bile!
-Şşşşt ben Eros değilim. Hermes ben!
– Ok un sende ne işi var o zaman?
-Uykuya dalmıştı ok’ unu hızlıca kaptım elinden.
– İyi yaptın, bir ok’a yaradığı yoktu zaten.
Hayır haksız mıyım Hermes, aşk ı temsil ediyorsun ama kalıcı yapmayı beceremiyorsun. Gelip geçici olmayı hak etmeyen bir duygu değil mi aşk!
– Çok haklısın Merve.
– E madem sen kaptın bu ok’u sana bir fikir vereceğim.
-Dinliyorum Merveciğim.
– Oklardan fırlayan kalpler pek bir işe yaramıyor, oklardan renk fırlatmayı denesen? Dünya çok renksiz şu sıra, belki işe yarar.
– Ah dünyayı renklendirmek, ne zor bir görev!
– Ok umu çalmışlar. Ok um yok.
– Kaç Merve kaç takıl peşime ok u ona veremem artık.
– Koşarken fırlatsan biraz Hermesciğim.
İnsanların üzerine üzerine renkli yağmur gibi…
– Al sen fırlat çok biliyorsan!
– A aa ben faniyim!
– Bende beceremiyorum Merve, işler ok a sardı.
– Benim sizlerle ne işim var zaten ben niye buradayım. Rabbişkooo! Kurtar beni.
– Rabbişko nedir yahu?
– Sus! Hermes. Hem beceriksizsin hem hala konuşuyorsun.
Rabbişkooo…… İki gram aklım var zaten kurtar beni.
– Şarabım bittiiii!
– Hah bir sen eksiktin Dionysos!
– Oooo Mervişşş naber?
– Ay hepsi beni neden tanıyor!
Tımarhane gibi burası.
– Merve ok’u ne yapacağız, renk fırlatamıyorum olmuyor!
– …………………………………..