Sihirli bir kürenin içinde yaşamak gibiydi anlar…
İnsana huzur veren ne varsa, o kürenin içinde toplanmıştı sanki…
Kan bağımız olmadığını unuttuğumuz öz kardeşmişçesine yaşadığımız, çıkarsız temiz yıllar. Birbirimizin büyümesine tanıklık ettiğimiz, parasızlıktan avare gezdiğimiz ama bir o kadar da eğlendiğimiz o müthiş zamanlar… Fezaya ilk biz çıkmıştık ama ispat edemem. Gurmeliğin tarihçesi de bizden sorulur. Leziz makarna soslarımız, içtiğin çiğ yumurtalar ile zavallı minik kardeşinin ve bizlerin iştahını alt üst edişlerin anlatılmaz yaşanır türden. Ama iyi acı yerdik yana yana devam ederdik, düşününce sanki geleceğe hazırlık gibi olmuş… Sizin evde düzenli toplanmalarımız ne keyifli zamanlardı. Seneler evvel facebook denen zımbırtıyı bile kâğıt üzerinde biz kurup tasarlamıştık. Gitar çalmaktan ellerimiz patlayana kadar uğraşır her defasında da daha iyisi olabilir diyerek, makarnaya hücum ederdik…
Bir şey itiraf edeyim mi? “Huzurlu yanın baskın olmasa kovboy çizmelerinin gürültüsüne katlanmak kolay olmayabilirdi kardeşim.”
-Anlatsana biraz da sen, şöyle en güzellerinden.
~Efenim şimcii şöyle oloorr dal sarkar kartal kalkar kartal kalkar dal sarkar’ı düzgün söyleyemeyen bizden deeldir! Hahaha!
-:))))) sen anlat kardişimm ben çaloorum seni dinlerken…
~Yağniciğmee anlatayım o vakit Golo…
~İlk gitar satın alma maceramız. Sıfır tecrübe ve bilgiyle sadece elimizdeki harçlıklarla, yüksek heyecanımız eşliğinde yola çıkmıştık. Tüneldeki dükkanlardan almaya para yetmeyince Karaköy’e doğru inip ilk bulduğumuz dükkândan aldığımız ilk oyuncağımız…
Hatırlarsan eve gelip çalmaya çalışınca fark ettik ki, biz gitar değil baya gitar görünümlü mukavva almışız! hahahah!
Made in Polonya olan bu gitarımsı aleti adam etmek için uğraşmıştık, özellikle perdelerden üç santim havada duran telleri düzeltmeye çalışmıştık ama nafile tabi. Kullanamayacağımızı anlayınca müzik dükkanlarına satmak gibi şahane bi fikir ortaya atmıştık ama dışarıda taşımak için gitar kılıfımız yoktu tabi. Ee çöp poşetine koyalım bari demiştik, poşette o dönemin leş dandik görünümlü poşetleri.
Gitarın baş kısmı dışarıda kalmak suretiyle poşete sığmıştı ve o şekilde dükkân dükkân gezip satmaya çalışmıştık. Fakat dükkân sahipleri daha gitarın tamamını görmeye lüzum görmeden baş kısmından bir Polonya malı olduğunu anlayıp, alamayız diyerek bizi geri çevirmişlerdi. Hahaha!
Yağniciğime ilk müzik maceramız 16 yaşında keklenerek başlamıştı Golo, şimdiki aklım olsa dedemi de yanımıza alırdım. Elimizdeki harçlıklarla sıkı pazarlığa oturarak, tüneldeki bir dükkândan cillop gibi bir gitar satın alacağına emindim. Ama o zaman da böyle bi anımız olmayacaktı…
-Evet kardeşim böylesi daha iyi olmuş bak yeniden yaşamış gibi hissettik, güldük hatırlamak iyi geldi, biraz da karşılıklı tıngırdatalım…
-sen başla
-hadi…
.
.
-neden çalmıyorsun?
.
-Kardeşim?
-Neredesin?
.
-Tolga?
…………………………………
-Gitmiş olamazsın!
.
-Hikâyenin en güzel yerinde olmaz! Sensiz çalamam!
-Bu çok saçma, çok zamansız.
-Ölümede mi hayır diyemedin?
-Sen şimdi gerçekten gittin mi?
-Birlikte büyüdük birlikte yaşlanacaktık?
-Kâğıt kesiği gibi, cam kırıklarına çıplak ayak basmak gibi yokluğun!
-Kırıkları tam temizleyemiyorum özledikçe batıyorlar!
-Yağmur yağarken gelip üstünü örtmek istiyorum.
-Madem sen çok uzağa gittin ben de dünyanın bir ucuna yerleştim! İyi mi oldu böyle?
-Sana çok öfkelendim, bazen de senin adına huzur doldum. Bazen imrendim, bazen küstüm ama en çok özledim. Ben seni hayvan gibi özledim!
-Sana bıraktığım penayı gördün mü?
-Anlatacak ne çok şey oldu kime anlatmalıyım. Kim beni senin kadar anlayacak?
-Notalarım eksik, çalmaya odaklanmak için kaç sene geçti haberin var mı?
-Seni özledikçe çalmaya başladım ama hiç kolay olmuyor sensiz buralarda zaman zor geçiyor…
-Huzurlu yanında huzur bulmayı özledim!
-Herkesi yarım bırakarak gittin ama daima tebessümle anılıyorsun çok güzel insandın be kardeşim! Sen gerçekten çok özel ve güzel bir insandın……….
~Golo ! Öyle bir yerdeyim ki görebilseydin öfkelenemezdin bile… Sihirli kürenin gerçekten içindeyim…
~Kanırttığın o gitarın tellerinde. Anason kokusunda. Güneşte, yağmurdayım. Motor seslerinde, gülen gözlerin tam içindeyim. Dalgaların sesinde. Çocukların kahkahasında, yıldızların yanındayım. Semazenlerin tennuresinden estirdiği rüzgârda, dervişlerin selamındayım. Toprak kokusunda, bahardayım. Dünyada olamadığım kadar huzurda şifadayım……….