Seni iyi ağırlıyorum galiba son yıllarda sık gelmeye başladın bu hatırşinas tavrından hoşnut değilim…
Neyse ki seninle nasıl başa çıkacağımı öğrendim fakat şunu da düşünüyorum, mutluluk koşulsuz kabul görüyorken acıyı hüznü niye yok etmeye, savaşmaya bastırmaya çalışırız?
Her yerde kahkaha atabiliyorken ağlamak için sessizliği karanlığı geceleri niye bekleriz? Acıdan hızlıca kurtulmaya çalışmak neden? Canı yanan insana sen güçlüsün diye başlayan teselli cümleleri ile gelmek destek mi?
Kendini toparlama aşamasında ki insana ah vah demek empati mi? Ben cevap veriyim asla değil!
Acı büyük bir bilge gibi çok şey öğretiyor öğrenmek isteyene ve belki de bir insanın pişmesi için fırsat…
Eskiden her şeye gözleri dolan insanları pek anlayamazdım, meğerse içinde ki bahçenin renkleri eksildikçe camına konan bir kuş bile gözlerini doldurabilirmiş……
Yara tazeyken hakkını vermek lazım vakitsiz dik durmak ruhu hasta ediyor kimyayı bozuyor. Bazı yaralar kabuk tutar bazıları hiç kapanmaz kabuk tutana da kapanmayana da dokunmadan sevmeyi öğrenmek için zaman gerekli işte zaman bunun için gerekli alışmak için değil. Her yara biraz daha beyaz saç teli biraz daha çizgi bırakırken aynaya bakıp onları da sevmek yok etmeye kıyamamak, zaman bir de bunun için gerekli.
Ölüyorum derken acısı bile kıymetli kıvamına gelmek, artık hiçbir şeyden korkmamak uzun zor bir yolda ağır ağır ilerleyip sonsuz mavi yeşili görüp giden adına huzur dolmak gibi bir şey…
işte öyle bir şey….